Mermerin Büyülü Dünyası Hakkında Bilgi Sahibi Olun

Marble Trend - Sorun pandemi değil mantalite
05.10.2020

Türkiye’nin bir doğal taş ülkesi olmasından gurur duyan, doğal taş aşığı bir mimar Hüseyin Arslan…İzmir, Menderes’te kurulu Lion Marble Gallery’de sadece kendi ocağından çıkan ürünleri değil, doğanın Türkiye’ye armağanı birbirinden özel pek çok taşı da dünyanın beğenisine sunuyor. Sunum derken, bu konudaki başarısına da şapka çıkarmamak elde değil. Pandemi döneminde Lion Marble’a konuk olduk, Hüseyin Arslan ile sektörün son durumunu konuştuk. Biz pandeminin sektöre etkilerini sorarak söze girdik, Arslan “Sorun pandemi değil, mantalite” diyerek konuyu başka bir yöne çekti. Çayından bir yudum aldı, “Taşının değerini bilmek, her şeyden önemli” dedi, devam etti: “Pandemi öncesinde de mantalite aynıydı, şu anda da aynı. Mesele şu. Bir şeyin değerini belirleyen, önce insanın kendisidir. Önce taşınıza değer vermelisiniz. Rekabeti sadece fiyat düşürmekten ibaret gören anlayış, pandemiden de büyük tehlike bu sektör için. Oysa şunu bilmek gerek. Kalite, her zaman ve her yerde satar. İyi iş yapmanın koşulu, kaliteli ürün ve güvenilir hizmet anlayışıdır. Bunları bir araya getirmeden başarılı olma şansınız yok. Dünya ölçeğinde firma olma gayretindeki her firmanın, günü kurtarmak yerine bu anlayışla ilerlemesi gerektiğine inanıyorum.” Peki sözünü ettiği bu ‘mantalite sorunu’ sektörü nereye götürüyor? Arslan, “Ülkemin kaybetmesini istemiyorum” diyor, acı bir tablo çiziyor: “Bakın örnek vereyim. Bizim ürünlerimize benzetilen bazı taşlar çıkıyor piyasaya. ‘New’ deyip satışa sunuluyor. Satış fiyatlarımızı artırmak durumunda kalıyoruz! Neden mi? Çünkü rekabet etmek için fiyat düşürseydik, bugün ocağımızı kapatmış olurduk! Biz, sektörde yaygın olan ‘Çok üretelim, çok satalım’ mantığında olmadık hiçbir zaman. Ama ocak sahipleri bu anlayışla devam ederse, 5-10 yıl içinde sektör yüzde 50’ye varan oranlarda küçülebilir. Bunun sebebi de aşırı üretim, malın değerini düşürme, fiyat istikrarsızlığı ve müşteriye güven vermeyen hizmet anlayışı olacak. Türkiye markası yara almasın, ithalatçılar Türkiye’den taş almaya devam etsin, kazanan Türkiye olsun istiyorum.” “Mermer ocakları aşırı üretim yapmak yerine kontrollü giderek, pazarın ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak üretim yaparlarsa hem fiyat istikrarı sağlanır, hem de aşırı üretimden kaynaklı fiyat baskısından korunmuş olurlar. Şöyle düşünün: Bir müşteri bir mermer ocağına gittiği zaman üretilen ürünün miktarı çok ise ve talep de düşük ise, her zaman ürünün en kalitelisini almak isteyecektir. Bu durum zamanla ocakta çok fazla B, C kalite malzemenin birikmesine sebep olacaktır. Çözüm, kontrollü üretimdir. Aşırı üretimden kaçınarak B, C kalite malzemeyi de müşteriye önerip satabilmek gerekli. Bizler doğal taş satıyoruz. Doğanın bize verdiği güzellikleri insanlara sunuyoruz. “Doğal” bir malzemede küçük kusurları aramak yanlış olur. Doğanın bize verdiği nimetlere saygı duymamız gerekli.” Evet, Hüseyin Arslan’ın çizdiği tablo bu. Peki çözüm için ne yapılabilir? Sohbetin sonunu bağlamak için “O zaman ne yapmalı?” diyoruz. Ve Arslan’ın son yorumunu alıyoruz: “Bizim için bu galeride sattığımız her taş değerli. İsterse bir mermer ocağının en kötü taşı olsun, o taş galerimize girmişse, bizim için önemlidir. Doğal taşların hiçbirinin kötü olduğuna inanmıyorum. Yanlış pazarlama, yanlış sunum ve yanlış proje bir taşı kötü gösterir. Bir taşın doğru yerde, doğru projede, doğru şekilde kullanılması çok önemli. Sattığımız taşlar milli servetimizdir. Konu aslında bir memleket meselesi yani. Memleketimizin madenleri hak ettiği değeri bulmalı. Ben ülkemin kaybetmesini istemiyorum.”